Sitemizde Yayınlanmasını İstediğiniz Fotoğrafları Lütfen Bizimle Paylaşın Ziyaretinizin Kalıcı Olmasi İçin Site Hakkındaki Görüşlerinizi Lütfen Bizimle Paylaşın E-mail gönder

ALADAĞ HALK EDEBİYATI

ALADAĞ HALK EDEBİYATI
1- Türküler:


Çöreği dağının günden yüzü
Tez açılır gülü nergizi
Giritlinin Emine gızı
Yaktı beni kül eyledi.
Eminem oturmuş daşın üstüne
Zülfünü taramış kaşın üstüne
Selamın gelirse başım üstüne
Eminem Eminem gelin Eminem
Evlerinin önü dut ağacı
Dutun yaprağı zehirden acı
Gurban olam Fikriye bacı
Söyle Eminem nereye gitti
Eminem oturmuş kahve pişirir
Kınalı parmakları fincan deşirir
Eminemin bakışı akıl şaşırır
Eminem Eminem gelin Eminem
Çift dağlar başına salın Eminem


Evlerinin önü bostan
Selam geldi nazlı dosttan
Karsantı'da Kürt Osman
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü üzüm
Gelin sende kaldı gözüm
Santralci Memet Uzun
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü kement
Tütün ektim demet demet
Karsantı'da Çete Memet
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü çalı
Çalıya sermişler şalı
Köylerinde Paşa Veli
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü üzüm
Yaprakları düzüm düzüm
Karsantı'da Ahmet Uzun
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü bostan
Kızlar giyer carse fistan
Karsantı'da Kürt İlhan
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü üzüm
Kör olaydı iki gözüm
Karsantı'da İrfan Uzun
O da yangın Sarı Gelin'e
Evlerinin önü geniş
Gelin bileziğin gümüş
Bölge şefi bizim Danış
O da yangın Sarı Gelin'e
Adana'dan aldım bakır
Yağmur yağar şakır şakır
Başpınar'da Zıppak Bekir
O da yangın Sarı Gelin'e
Usul söyle anam duyar
Duyarsa donuna koyar
Ankara'da Celal Bayar
O da yangın Sarı Gelin'e

Gurban kestim gayet yağlı
Davanında elim bağlı
Boztahtadan Aydınoğlu
İreb gaçtı duymadın mı?
Sen İrebi görmedin mi?
Evlerinin önü bostan
Bostana ederler destan
Boztahtadan Börüklü Osman
İreb gaçtı duymadın mı?
Sen İrebi görmedin mi?
Evlerinin önü darı
Püskül açar sarı sarı
Boztahtadan Farsak Garı
İreb gaçtı duymadın mı?
Sen İrebi görmedin mi?
Evlerinin önü eşik
Çalıların başı kesik
Boztahtadan Efe Yüsük
İreb gaçtı duymadın mı?
Sen İrebi görmedin mi?
Evlerinin önünden geldik geçtik
Bir tas sularını içtik
Guzanoğlu, Guzan Guştuk
İreb gaçtı duymadın mı?
Sen İrebi görmedin mi?

Tilki koydum kümese
Tavukları yemese
Türkü de çaldığım gızlar
Gidip anasına demese
Vay gelinler oy gızlar
Yanar yüreğim sızlar
Gelinlerden fayda yok
Gine sağolun gızlar
Elinde sarı buçak
Sapından dutulacak
Goynundaki memeler
İlle nasip olacak
Vay gelinler oy gızlar
Yanar yüreğim sızlar
Gelinlerden fayda yok
Gine sağ olun gızlar
Merdivene basak basak
Çıkmak yukarı yasak yasak
Genç gızlar dururken
Goca garıya da ev yasak
Vay gelinler oy gızlar
Yanar yüreğim sızlar
Gelinlerden fayda yok
Gine sağolun gızlar

AĞIT

Koyun gelir yata yata
Çamurlara bata bata
Gelin Anşam suya gitmiş
Yosunlardan duta duta
Aman Anşam yaman Anşam
Dağlar başı duman Anşam
Koyun gelir guzuylan
Ayağının tozuylan
Gelin Anşam suya gitmiş
Yarı görpe guzuylan
Aman Anşam yaman Anşam
Dağlar başı duman Anşam
Erciyesten kar geliyor
Çıktım baktım yar geliyor
İndim ırmak kenarına
Ölüm bana zor geliyor
Aman Anşam yaman Anşam
Dağlar başı duman Anşam

Evimizin önü otlu
Çeşmemizin suyu datlı
Ben yavruma gıyamadım
Şu toprağa nasıl yattı
Garşıdaki bayır mı ola
Yol üstünde çayır mı ola
Açın yüzünü göreyim
Ağ bebeğim uyur mu ola
N'oldu guzucuğum n'oldu
Açmadan gülüm soldu
Bu sene de yıllar devre geldi
Seneler senesi ganlı bu sene
Gızılgaşın yazıları
Ceylan avlar tazıları
Anam da ölmüş derler
Ağlar mı ola guzuları
Samırsağım sağ içinde
Yürek oynar yağ içinde
Herkesin anası dolanır gelir
Benim anam yok içinde
N'oldu hatın anam n'oldu
Açılırken gülüm soldu
Bu sene de seneler devre geldi
Seneler senesi ganlı sene
Hasta Kul İsmet'im hasta
Su vermezler bana tasta
Niye başsağlığına gelmez
Şu evimi yapan usta

Mani

Maydanoz demet demet
Yarimin adı Mehmet
Mehmet benim olursa
Karışamaz hükümet

* * * * * * *
Kara dutun engini
Ben istemem zengini
Zenginler tamah olur
Herkes bulsun dengini

* * * * * * *
Kara dutun engini
Ben severim zengini
Zenginler cömert olur
Herkes bulsun dengini

* * * * * * *
İki tabak balım var
Birini yesem biri var
İki tane yar sevsem
Biri ölse biri var

* * * * * * *
Çorabın ağına bak
Döndür de bağına bak
Yâr aklına düştükçe
Toros'un dağına bak

* * * * * * *
Ayva gelmez, nar gelmez
Ölüm baba ar gelmez
Baş yastıkta, göz yolda
Ecel geldi, yâr gelmez
Ayağının nalını
Eğme kiraz dalını
Zenginse dengim değil
Köpek yesin malını

* * * * * * *
Asma dibinde durdum
Bir güzele vuruldum
Yazık benim ömrüme
Derdimden verem oldum

* * * * * * *
Ayva dalın eğer mi?
Dalın yere değer mi?
Size muhtaç olmayan
Böyle boyun büker mi?

* * * * * * *
Mercimekten aşım var
Ne belalı başım var
Yedi dağın ardında
Jandarma gardaşım var

* * * * * * *
Kavak senden uzun yok
Dallarında üzüm yok
Ben yarimi küstürdüm
Söylemeye yüzüm yok

* * * * * * *
Ekin ektim çöllere
Biçtirmedim ellere
Ne belalı başım var
Düştüm gurbet ellere

* * * * * * *
Ayşeler hatun olur
Etine bütün olur
Ayşeyi saran oğlan
Sararır tütün olur

NİNNİ:
Deveyi deveye çattım
Zincirini boynuna attım
Anasız yavru büyüttüm
Uyu yavrum nenni nenni
Evimizin önü otlu
Çeşmemizin suyu datlı
Ben yavruma gıyamazdım
Buralara nasıl yattı
Uyu yavrum nenni nenni
Nenni desem sadasına
Atlı girmiş odasına
Mevla'm uzun ömür versin
Ağ bebeğin anasına
Karşıdaki çınar mı ola
Yapracığı döner mi ola
Ben yavruma nenni desem
Eller beni gınar mı ola
Garşıdaki nar ağacı
Narı yetmiş ne de acı
Ben yavruma çok aradım
Bulunmuyor heç ilacı
Karşıdaki bayır mı ola
Yol üstüde çayır mı ola
Açın yüzünü göreyim
Ağ bebeğim uyur mu ola
Ah şu dağlar olmasaydı
Laleleri solmasaydı
Ölüm Allah'ın emri
Şu ayrılık olmasaydı.
Yekin gara devem yekin
Dal değiyor kendini sakın
Guzum deyi ağıt etsem
Gomşuların evi yakın
Nenni nenni guzum nenni

* * * * * * *
Kebenden göçümüz göçer
Anasız bebek ağlayı ağlayı
Yoruldum gelinimiz yoruldum
Ala beşik sallayı salayı
Ninni bebek ninni

* * * * * * *
Gudnu zubun kirlenirken
Başta püskül sallanırken
Ya kimlere babam desin
Ağ bebeğim dillenirken
Ninni bebeğim ninni

Atasözleri:
Allah'ın vurduğunu peygamber sopa ile kovalar.
Altın kapılının ağaç kapılıya işi düşer
Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmazmış.
Analı oğlak yarda oynar, anasız oğlak yerde oynar.
Bir kötü gidip de bir iyi gelmez.
Bitli baklanın da kör alıcısı olurmuş.
Bitmese kösenin sakalı bitmezmiş.
Borç yiyen ölmez, rengi sararır.
Bu kafa kimin demezler, bu saçı kim tıraş etti derler.
Can çıkmadan huy çıkmaz.
Can boğazdan gelir.
Çam dalından ağıl olmaz, el oğlundan oğul olmaz.
Çıkmadık candan umut kesilmez.
Çirkefe taş atma üstüne sıçrar.
Erim er olsun da evim çalı dibi olsun.
Esnek esnek getirir, esnek tokat getirir.
Eşeğin çamurlarsa akıl veren çok olur.
Eşek çamurlarsa sahibinden kuvvetli kimse olmaz.
Etler içinde koyun, erkekler içinde kayın; altınlar içinde
Kısmet ecelden fazla çeker.
Kısmetindeyse Şamdan gelir.
Kış hakkını koymaz.
Öğlene yağmur dadanacağına, anama kırık dadansın.
Öksüzün eteğine gavurka goymuşlar, eteğim yandı demiş, silkeleyivermiş.
Öküz büyür örme kalır.
Ölenin ağıtçısı, kalanın öğütçüsü.
Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
Uzun eski başa kadar yanmaz.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Vadesi yeten adama koyun depiği bahane.
Yabancı yağlı aş başında, biribir gözyaşında.
Ya uluk olacaksın ya delik
Yar göçtüğü gün tozar.
Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder.
Yavşak büyür bit olur; enik büyür it olur.
Yaz gününe sabahtan doğan çocuk akşama büyür.

DEYİMLER:
Açlıktan yularını gevmek.
Adamı kınında boğmak
Adamı gındabında boğmak
Belerip kalmak.
Belinin ipliği çözülmek.
Ben sana hadımım diyorum, sen bana kaç çocuğun var diyorsun.
Bet beniz kalmamak
Beti benzi atmak.
Beterin beteri var.
Cızgıyıp gitmek.
Ciğeri sızlamak.
Ciğerini okumak.
Cin bıtırak olmak.
Deliksiz kabuğa girmek, deliksiz kabağa girmek.
Devenin üstünde kuduz dalar mı dalar.
Deveyi gördün mü izini de görmedim.
Dışı kalaylı içi vay vaylı.
Dili güllü olmak.
Eli eğri olmak.
Eliften kara heceden okumak.
Elinden kabuklu ceviz yenmemek.
Elledikçe gurdu çıkmak.
Elli beş enşel gibi olmak.
Fasulye sırığı gibi olmak.
Feleğin çemberinden geçmek.
Feleğin sillesini yemek.
Fol yok yumurta yok.
Göv ekin biçilir de harman kalkar mı?
Gövce bağlık bir aylık.
Göverene gövden iner.
Göz gördüğünden korkar.
Siğgin teke gibi kokmak.
Sulu dereye götürüp susuz diye geri getirmek.
Sulu dilim vermek.
Suratına bakanın kırk gün kısmeti kesilir.
Yalanı var yanlışı yok.
Yalayan doymuş, yamayan giymiş.
Yalı kazığı gibi dikilmek.
Yaradan çeksin tasasını.
Yarasa gibi soyunuvermek.

Fıkra:
Karatepeli’nin Çocuk Sayısı

Karatepe'ye giden sağlık ekibi bir evden 13 çocuk yazıp, aşı yapmış. Sağlıkçı:
- Bu ne kadar çocuk teyze, demiş.
Kadın:
- Almiyirik, çalmiyirik, ondan bundan da istemiyirik. Allah veriyir bizde aliyirik, demiş.

HOROZLA TİLKİ

Horoz ağaca çıkmış. Tilki ağacın altına gelmiş. Horoza:
- Horoz gardeş in ağaçtan aşağıda bir namaz kılalım, demiş.
Horoz da:
- Tamam ineyim amma garşıdan bir eli tüfekli adam geliyor. O geçsin de ondan sonra, demiş.
Tilki:
- O zaman ben bir abdest tazeleyim de geleyim, demiş.

KADIN AKLI

Adamın biri bir suçtan dolayı idama götürülüyormuş. Karısı:
- Herif, asılmadan gelirsen bir donnucak al getir, demiş.
Adam yola düşmüş, yolda kadınlara saldırmış. Adamı jandarmalar zaptetmiş, getirmişler asmaya. Adam:
- Evde avradımın aklı, yolda uçkurumun aklı, burada gardiyanların aklı, demiş.
Adama acımışlar, sormuşlar ne diyon sen ne derdin söyle, diye. Adam:
- Evde avradın aklıyla suç işledim, yolda uçkurumun aklına kandım, şimdi sizinaklınıza uyup idam ediliyom, bir sebebini bile sormadınız, demiş.
Affedip salıvermişler.

Efsane:
Yüksekören Köyünün kuruluşu Efsanesi
Yüksek ören köyü Adana ili, Aladağ ilçesine bağlı olup; il merkezine 80 km ilçe merkezine ise 46 km uzaklıktadır.
Yüksekören adının verilmesi köyün güney yönünün Çukurova'ya açık olmasına ve tüm ovanın köyden kuşbakışı görülmesine bağlanmaktadır.
Yüksekören köyü 150 yıl önce kurulmuş olan bir köydür. Bugünkü köyün güneyinde "İskan" denen bir yer vardır. Bu yerde çok eski zamanlardan kaldığı anlaşılan, tarihi özellik taşımayan taş yığınları ile kaplıdır. Bu taş yığınlarının bina yıkıntılarına ait olduğu sanılmaktadır.
Bu iskan bölgesi yerleşmeye, konut yapmaya çok elverişli olduğu halde buraya hiç kimse konut yapmamaktadır. Eskiden burada çok büyük o zamana göre çok gelişmiş tüm çevrede bilinen merkezi bir köy varmış. İnsanları mutlu imiş. Bir gün bu köye yaşlı bir misafir gelmiş. Köyde birkaç evin kapısını çalarak kendisini bir geceliğine misafir etmelerini istemiş. Her nedense yaşlı amca çeşitli bahanelerle misafirliğe kabul edilmemiş. Yaşlı yabancı köyün içinde bir anda kaybolmuş. Yaptıkları hatayı anlayanlar onu bütün aramalarına rağmen bulamamışlar. Çok geçmeden de bu yaşlının gerçekte misafir olmadığı Hızır aleyhisselam olduğu anlaşılmış. Köylüler bunun üzüntüsünü yaşarken beklemedikleri korkunç bir hastalık salgını ile karşı karşıya kalmışlar. Her gün veba hastalığı olduğu sanılan bu hastalıktan çok sayıda kişi ölmeye başlamış. Geri kalanlar burayı terk ediyorlar. Buraya ev yapılması halinde büyük bir felaket olacağına ev halkının öleceğine inanılır.

Gelin Kaysı Efsanesi
Aşiretler Çukurova'dan bir gelin almış gidiyorlarmış. Gelinin başka bir sevdiği varmış. Ancak aşiret ağasının oğlu başlık parasını verip gelini almış. Gelin seymeni aşiretlerin konduğu yer yaklaşınca dua etmiş "Allah'ım beni istemediğim yere gelin edeceğine taş et" demiş. Allah duasını kabul etmiş ve gelinin de içinde bulunduğu düğün seymeni taş olmuş. O yüzden Torosların eteğindeki bir yere gelin kayası denmektedir.
Oyunlar:
Kara Fatma Oyunu
Düğünlerde, özellikle kına gecelerinde oynanan bir oyundur. Amaç düğünün eğlenceli olmasıdır.
Oyun için öncelikle erkek tarafından kadın kılığına girmesi için bir erkek seçilir. Seçilen kişiye kadın elbisesi giydirilir, başına eşarp bağlanır, göğüsler için de portakal ya da limon kullanılır. Kara olması için de yüzüne soba isi sürülür. Oyun da adını buradan almaktadır. Böylece seçilen kişi oyun için hazır olmuş olur.
Kara Fatma düğünün yapıldığı meydana gelir ve müzik eşliğinde oynamaya başlar. Komik figürlerle halkı güldürmeye çalışır. Oyunda dört de erkek yer alır. Bunlardan biri Kara Fatma'yı sahiplenir. Diğer erkekler de Kara Fatma'yı rahatsız etmeye çalışıp askıntı olurlar. Kara Fatma'yı sahiplenen erkek de diğer erkeklerle kavga eder ve Kara Fatma'yı korumaya çalışır. Halk bu sırada yaşanan komikliklere güler ve eğlenir. En sonunda Kara Fatma'yı sahiplenen adam onu kucağına alarak meydandan çıkar ve oyun sona erer. Oyun genellikle sessiz ve komik hareketlere dayalı olarak geçer.
Sinsin Oyunu
Sinsin oyunu sadece erkekler tarafından oynanan bir oyundur. Bayanlar oyunu görülebilecek bir yerden seyredebilir.
Oyunun oynanabilmesi için geniş, boş ve düz bir zemin gereklidir. Oyun oynanacak alan geniş bir çember şeklinde çizilir veya bir ip çekilir. Oyuncuların rahat oynayabilmesi ve karışıklılığı önlemek için halkın belirlenen bu sınırı, çizgiyi geçmemesi gerekir. Alanın tam ortasına kesilen çam odunları konur ve yakılarak ateşin etrafa ışık vermesi sağlanır. Çam ağacının kullanılmasının sebebi, çamda bulunan çıranın daha hızlı yanması ve etrafa ışık vermesidir.
Sinsin oyununda belirli bir oyuncu sayısı yoktur. Herkes katılabilir. Oyunu oynayan oyuncu davul zurna eşliğinde yanan ateşin etrafında sağ eli havada, sol eli belinde geriye doğru giderek ateşin etrafında dönmeye başlar. Dönen oyuncunun çok dikkatli olması gerekir. Devamlı olarak sağını, solunu, önünü ve arkasını kontrol etmesi gerekir. Nedeni ise ateşin üzerinden atlayıp gelen başka bir oyuncu, sınırı geçmeden ona yetişirse bir iki tane vurur. Bazen ortadaki oyuncuyu yakalayan kişi ona vurmayıp sarılıp öperek centilmenlik yapar. Fakat ortadaki oyuncu dışarıdan geleni fark edip çizgiyi geçerse, ortadaki oyuncu kurtulur ve ona vurmak isteyen kişi ateşin etrafında dönmeye başlar. Bu oyun köyler arasında oynanıyorsa oyun kız tarafında, yani kızın köyünde oynanır. Böylece güzel bir kaynaşma ortama çıkarsa da bazen kavgayla biten oyunlar da olmaktadır. Heyecanlı ve zevkli bir oyundur.

Hikaye
Mahmut Çavuş ve Eşi
Köyün birinde bir aile yaşarmış. Bu ailenin sadece bir oğlu varmış adı da Mehmet Çavuşmuş. Bu oğlan büyümüş askerlik yaşına gelmiş. Mehmet Çavuşun anası bir gün kocasına "gel bu oğlan askere gitmeden evlendirelim" demiş. Kocası da kabul etmiş "Tamam, amma çocuğu ikna edelim" demiş. Karı-koca oğullarını karşılarına almışlar "Gel oğlum sen askere gitmeden seni evlendirelim" demişler. Ancak oğlan kabul etmemiş "Ben askere gitmeden evlenmem" demiş. Ancak ana ve babası kendilerine bakacak, yardım edecek, can yoldaşı olacak bir gelinleri olması gerektiğini anlatmışlar ve o kadar baskı yapmışlar ki Mehmet Çavuş kabul etmek zorunda kalmış.
Mehmet Çavuş'a köyden bir kız bulmuşlar ve evlendirmişler. Mehmet Çavuş evlendikten sonra askere gitmiş. Bu arada bir savaş olmuş ve Mehmet Çavuş bu savaşta düşmana esir düşmüş. Yirmi yıl esir kaldıktan sonra düşman elinden kurtulup köyüne dönmüş. Bu arada Mehmet Çavuş askere giderken karısı da hamileymiş ve o askerdeyken doğurmuş. Bir oğulları olmuş. Mehmet Çavuş evine döndüğünde pencereden bir bakmış ki karısının koynunda bir delikanlı yatıyor. Silahını çekmiş ve karısını tam vuracakken "ben sazımla bir iki söz söyleyeyim de işin doğrusunu öğreneyim. Eğer iş benim bildiğim gibi değilse karımı öldürmem" demiş. Almış eline sazı ve Mehmet Çavuş söylemeye başlamış:
Akşamınan kaldırsana
Kandilini yandırsana
Koynunda yatan yiğidi
N'olur bana bildirsene

Kadın sazın sesini duyunca uyanmış ve eline
sazı alıp :
Akşamınan kaldırmışam
Kandilimi yandırmışam
Koynumda yatan yiğidi
Ben mememden emdirmişem

Mehmet Çavuş:
Aşağıdan gelir tatar
Kamçısını atar tutar
Garip oğlan nerde yatar
N'olur beni al içeri
Karısı:
Aşağıdan gelir tatar
Kamçısını atar tutar
Garip oğlan handa yatar
Yolcu isen git yoluna

Mehmet Çavuş:
Hastayım ata binemem
Biner de geri inemem
Ay karanlık yol bulamam
N'olur beni al içeri

Karısı:
Hastasın ata binersin
Biner de geri inersin
Ay mehtaplı gündüz gibisin
Yolcu isen git yoluna

Mehmet Çavuş:
Aşağıdan gelir kervan
Dizlerimde yoktur derman
Mehmet Çavuş sana kurban
N'olur beni al içeri

Karısı:
Aşağıdan gelir kervan
Dizlerinde vardır derman
Kollarım yastık saçlarım yorgan
Ev senindir gir içeri




Dadaloğlu - Dumanlıdır Aladağ'ın Alanı


Dumanlıdır Aladağ'ın alanı
Ortasında sarı çiçek savranı
Yiğit durağı da arslan yatağı
Dilberlerin hep de böyle ola mı

Pınarında bir yenice sağlık var
Çimeninde ıstar görmüş yağlık var
Kızlarında bîr başkaca ağlık var
Irmağı da şu dağların ala mı

Koçyiğitler cirit oynar dölekte
Geyikleri yaylım eder yaylakta
Bir koku var toprağında, ırmakta
Gözüm yaşı davarında kala mı

Dadal'ım der bin bir dağı gezerim
Aladağ'da bir yapılı gözerim
Hak vergisi şıvgaların ezerim
Bağışla gör mor sümbüllü Ala'mı








====ADANA====

Anadolunun en büyük şehri,
hayat veriyor sana seyhan nehri,
pamuk tarlaların beyazdır rengi,
eşiyoktur dünyada adanam cennet gibi.

tarihin eski uzun anlatılamaz,
barajına köprune seyrine doyulamaz,
cihanı gezsende benzerin bulunamaz,
adanam sensiz asla yaşanamaz.

acılı adana kebaplar yenilir,
misis ayranı şalgamıda içilir,
tadına doyulmaz şırdan iyi edilir,
zenginliğin ortada bunu herkes bilir.

hem adanalı hem sıcak kanlı,
cogu zaman kanlı bıçaklı,
kızınca dayanamaz basar kalayı,
gecede atar mahallede narayı.

beyaz evler özal bulvarı gezersin,
barajın serin sularında yüzersin.
kafanı bozana bi güzel söversin,
adanalı olduğun açıkça beyan edersin,

zenginin fakirin ayrıt edilmez,
kardeşçe yaşarlar tek yetinmez,
ALLAH yaratmış ne hikmettir bilinmez,
adanam aklımdan bir saniye gitmez.

çukurova toprağı bereketlidir,
insanı çalıskan hareketlidir,
karpuzuda siyah beneklidir,
adanamda hayat çokta renklidir.

sorma gir herhangi kapıya,
büyür ederler seni sofraya,
ayranlar sıkmalar konur ortaya,
adanamın böyleside dostlar başına.

yaşadım gezdim gördüm sana doyulmuyor,
senden güzeli nadidesi bulunmuyor,
şair beşir demirim kalemim böyle yazıyor,
adanamdan ayrı kalmak beni kahrediyor.






Bir Alt Kare Devamıdır
Devamı










Alt Kare Devamıdır
Devamı


Masal

Güdük Tilki

Adamın biri yolda gidiyormuş. Bir teneke bulmuş, içini açmış ki bir yılan. Kutunun içindeki yılana acımış, dışarı çıkamıyor diye düşünmüş, yardım etmek için kutunun kapağını açmış ve yılanı serbest bırakmış. Yılan dışarı çıkınca kızmış: "Niye beni kutumdan çıkardın, seni sokacam." demiş. Adam amacının iyilik olduğunu, onu kurtarmak için kapağı açtığını anlatmaya çalıştıysa da bakmış olacak gibi değil:
- Gel ilk karşılaştığımız üç varlığa soralım eğer sok derlerse sokarsın, yoksa bırakırsın, demiş.
Giderken su karşı gelmiş. Yılan suya sormuş:
- Bu insanoğlunu ben sokacam, sokayım mı sokmayayım mı? demiş.
Su:
- Suçu ne adamın?" demiş.
Yılan da:
- Ben kutumda ne güzel yaşarken, kutumun kapağını açtı ve beni dışarı çıkardı, demiş.
Su:
- İnsanoğlu değil mi, gelir beni içer, elini yüzünü yıkar, döner bir de tükürür, sok gitsin, demiş. Yola düşmüşler, giderken bu sefer de bir ayıya rastlamışlar. Ayıya durumu anlatmışlar Ayı:
- Hiçbir suçum yokken, etim yenmez, derim para etmez iken beni vurmak için sıraya geçerler. İnsanoğlu değil mi sok gitsin, demiş.
Üçüncü olarak da tilki karşı gelmiş. Adamın son şansıymış eğer tilki de sok derse yılan kendisini sokup öldürecek. Tilki hilakardır ya adam hem bundan yararlanmak istemiş hem de işi şansa bırakmamak için tilkiye gizlice işaret etmiş, üç parmağını göstermiş. Yılan bu sefer tilkiye sormuş sorusunu. Tilki:
- Adamın suçu nedir? demiş.
Yılan da:
- Beni kutumdan çıkardı, demiş.
Tilki:
- Hani kutun nerede? demiş.
Kutuyu göstermişler. Tilki kutuyu eline almış, bakmış.
- Sen bu kutuya sığmazsın, gir de bir deneyelim bakalım, sığıyor musun? demiş.
Yılan kutuya girmiş, kuyruğu dışarıda kalmış. Tilki:
- Kuyruğunu da içine sok, demiş.
Yılan tamamen kutuya girince tilki vurmuş kutuya ve yılanı öldürmüş.
Adama dönmüş ver üç tavuğumu, demiş. Adam dur getireyim demiş. Az sonra elinde bir torba ile gelmiş. Tilkiye dönerek:
- Tek tek mi bırakayım, hepsini birden mi bırakayım, demiş.
Tilki:
- Hepsini bir bırak ben toplarım, demiş.
Adam torbayı boşaltmış ama torbadan üç köpek çıkmış. Tilki kaçmış, köpekler kovalamış, sonunda mağarada sıkıştırmışlar. Köpekler tilkinin kuyruğunu koparmışlar.
Tilki köpeklerden kurtulmuş ama kuyruğu koptuğu için arkadaşları tilkiye "Güdük Tilki" demeye başlamışlar.
Tilki ne yapsam da güdük tilkilikten kurtulsam, dedirtmesem diye düşünürken aklına bir fikir gelmiş. Arkadaşlarına:
- Bir ağaç biliyorum çok güzel armutları var, gelin oraya gidelim, armut çalalım, demiş.
Beraber gitmişler armut bahçesine. Arkadaşları sormuş:
- Ya sahibi gelirse ne yaparız?
Güdük Tilki de:
- Ben ağaca çıkayım siz aşağıda bekleyin, sahibi gelirse siz kaçın, ben de ağaçtan atlar kaçarım, demiş.
Onlar da kabul etmişler. Güdük Tilki tam ağaca çıkacakken:
- Ama ağacın sahibi gelince hadi siz kaçarsanız, bana haber vermezseniz ben yakalanırım. En iyisi ben sizin kuyruğunuzu bağlayayım, ben armuda çıkayım. Siz sahibi geliyor diye bana haber verince ben ağaçtan iner sizin kuyruğunuzu çözer beraber kaçarız, demiş.
Bağlamış arkadaşlarının kuyruğunu çıkmış ağaca. Ağaca çıkınca bağırmaya başlamış:
- Sahibi geliyor, kaçın, diye.
Kuyruğunu koparabilen kaçmış. Böylelikle hepsinin kuyruğu kopmuş ve hepsi de güdük tilki olmuş. 

 
___________________________________ Bu Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kaynak Göstermek Kaydıyla Sitedeki Veriler Kullanılabilir. © By Posağası 2020 ® ___________________________________ İletişim e-posta Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol